1 Takım İnsanlar, farklı mesleklerden oluşan bir grup olarak iyilik projeleriyle topluma katkı sağlıyor. Her projenin sonunda iyilik kazanıyor ve bu ekip, hayata dokunma arzusu ile bir araya geliyor. İçlerinde inovasyon uzmanı, yazar, kreatif tasarımcı, sosyal medya uzmanı, fotoğraf sanatçısı ve marka tescil uzmanı bulunuyor. Ancak daha önemlisi, yelkenci, dağcı, karavancı, sporcu, sanatçı ve gastronomi meraklısı gibi farklı ilgi alanlarına sahip bireylerden oluşuyorlar.
Bu takımın her projesinin sonunda iyilik kazanıyor. İbrahim Deveci, projeleri bir orkestra gibi tanımlıyor. “Biz aslında bir orkestra gibiyiz. Her projede bilgimiz, tecrübemiz, eğitimimiz ışığında birimiz orkestra şefi oluruz.” diyor. Her biri farklı bir enstrüman çalıyor ama aynı şarkıyı söylüyorlar. Emine Çetin ise mutfak metaforunu kullanarak, “Biz aslında bir executive şefin mutfağı gibiyiz.” şeklinde ifade ediyor.
İyilik üzerine konuşmak, felsefeye dokunmayı gerektiriyor. Seçkin Tayşi, “İyilik oldukça öznel bir kavram. Tanımlamak hiç de kolay değil.” diyor. İyilik, empati, dayanışma ve nezâket gibi kavramları kapsıyor. Burcu Tuna ise iyiliği, “İyilik eylem halinde sevgidir!” sözleriyle özetliyor. İyilik, düşünceyle değil, harekete geçerek anlam kazanıyor.
İbrahim Deveci, çok eski bir kahve hikâyesini hatırlatıyor. Doğan Yalçın, “Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı olduğunu” belirtiyor. Bugün dünya, bencilliği kutsayan bir dönemden geçiyor. Ancak 1 Takım İnsanlar, “Sen var olduğun için ben varım.” diyerek iyiliği yaymaya çalışıyorlar. Emine Çetin ve Eylül Şahin, iyiliğin bulaşıcı olduğunu vurguluyor.
Burcu Tuna, Le Fabuleux Destin d’Amélie Poulain filminden örnek veriyor. Küçük iyiliklerle insanların hayatını değiştiren bir hikaye anlatıyor. “Amelia, yalnız bir hayat sürerken bir gün evindeki gevşemiş bir fayansın arkasında eski bir kutu bulur.” diyor. Bu tür küçük iyilikler, başkalarına güzel şeyler yapma isteği uyandırıyor.
Burcu Tuna, Türkiye’de büyük bir deprem sonrası yaşadığı bir olayı da paylaşıyor. “Bir yağlıboya tablosunun arkasında bir not bulmuştum.” diyerek, bu hikâyenin ressam olan genç kıza birçok insanın yardım etmesiyle büyüdüğünü anlatıyor. Küçük bir iyilik, bazen bir çığ gibi büyüyebiliyor.
Bu ekip, sıradan bir sosyal sorumluluk grubu değil. Her projelerinin sonunda iyilik kazanıyor. “İyilik iyidir.” diyerek, yaptıkları projeleri sıralıyorlar. Melisa’nın Bastonu, görme engelli Melisa’nın renkleri tanıma hikâyesini anlatan bir çocuk kitabı olarak dikkat çekiyor.
Ahtapot Bebek Projesi, prematüre bebekler için organik kumaştan üretilen ahtapotları içeriyor. Dönüştür Doysun, sokak hayvanları için mama kabı projesi olarak öne çıkıyor. Ayrıca, insanlardan oluşan Atatürk portresi gibi büyük projeler de gerçekleştiriyorlar. Bu projeler, topluma olan katkılarını artırıyor.