Öcalan’ın mektubu, PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yürüttüğü silahlı mücadeleyi sonlandırma çağrısı yaparak yeni bir kongre talep etmesiyle dikkat çekti. Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, bu mektubu okuyarak tarihi bir rol üstlendiler. Öcalan, yeni dönemin ruhuna uygun adımlar atılması gerektiğini vurguladı.
Öcalan’ın mektubunda, “PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yaklaşık 40 yıldır yürüttüğü silahlı mücadeleyi sonlandırmak ve yeni dönemin ruhuna uymak için bir kongre yapmasını gerekli ve tarihi görmekteyim” ifadeleri yer aldı. Bu durum, çözüm sürecinin yeniden gündeme gelmesine neden oldu.
Yeni döneme ilişkin değerlendirmelerde, Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın tercih edilmesi, güvenilir olmalarının bir sonucu olarak öne çıkıyor. Bu tür süreçlerde tüm tarafların üzerinde ittifak ettiği isimler, arabuluculukta önemli bir rol oynuyor.
Önder ve Buldan, geçmiş süreçlerin hafızası olarak da değerlendiriliyor. Verilen mesajları doğru taşımak, bu tür süreçlerde birinci şart olarak kabul ediliyor. Bu iki isim, geçmişteki deneyimleriyle de dikkat çekiyorlar.
Öcalan, cezaevinde olmasına rağmen uluslararası konjonktürü iyi takip ediyor. Mektubunda, “Gazze ve Suriye’de yaşanan hadiseler göstermiştir ki dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hâl almıştır” diyerek önemli bir vurgu yaptı.
Bu durum, muhalefetin katkı ve önerilerinin değerliliğini artırıyor. Öcalan, çözüm sürecinin ciddiyetine dikkat çekerek, siyasi partilerin inisiyatif almasının önemini vurguladı.
Geçmişteki çözüm süreçlerine CHP’nin katkı vermemesi, bu süreçlerin perde arkasında kalmasına neden oldu. Ancak Bahçeli’nin Meclis vurgusu, çözümün yerinin TBMM olduğunu ortaya koyuyor.
Öcalan, siyasi partilere çağrısında, “Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi partilerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması elzemdir” diyerek Meclis’in önemine dikkat çekti.
Pervin Buldan, Öcalan’la görüşmeden sonra siyasi partilerden randevu talep edeceklerini açıkladı. Bu görüşmelerin ardından tekrar İmralı’ya gitmeyi planlıyorlar. Bu durum, çözüm sürecinin ilerlemesi açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
DEM Parti’nin, Öcalan’ın mesajlarını dikkate alarak kendi içindeki görüşmeleri yapması gerekiyor. Öcalan’ın yeğeni Ömer Öcalan ile gönderdiği mesajlar, DEM Parti’nin Kandil ile olan ilişkisini sorgulatıyor.
Öcalan’ın çözüm sürecindeki inisiyatif alma çabalarına rağmen Kandil’in silah bırakmamakta direndiği gözlemleniyor. Kandil, Öcalan’ın hamlelerini boşa çıkarmak için çeşitli kararlar alıyor.
Bu durum, Öcalan’ın “İmralı’nın iradesi irademizdir” söylemiyle çelişiyor. Kandil’in bu süreçte nasıl bir tutum sergileyeceği merak ediliyor.
Öcalan, geçmişte Suriye’deki konjonktüre dair önemli mesajlar vermişti. Kandil’in, “Suriye’de yeni bir konjonktür ortaya çıktı” diyerek Öcalan’a yanıt vermesi, bu sürecin önemini artırıyor.
Yeni Suriye gerçekliği, PKK’nın Suriye’deki varlığını zorlaştırıyor. ABD, Rusya ve Esed rejiminin desteği, PKK’ya Suriye’de bir uydu devlet kurma konusunda yeterli olmuyor.
Öcalan’ın çağrısı, geçmişte yaşananlardan ders alarak dikkatle izleniyor. Eğer Kandil bu çağrıyı da reddederse, Öcalan’ın ne söyleyeceği merak ediliyor.
Öcalan’ın “PKK’nın kurucu lideri olarak örgütü lağvediyorum” demesi, çözüm sürecinin geleceği açısından önemli bir gelişme olabilir. Yeni bir kongre talebi, sürecin seyrini değiştirebilir.
Son dönemde uluslararası konjonktürdeki değişimler, Türkiye’nin lehine gelişiyor. PKK-YPG’nin Suriye’deki durumu, yeni bir gerçeklik oluşturuyor. Bu durum, çözüm sürecinin yeniden şekillenmesine olanak tanıyor.
Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan süreç, Öcalan’ın katkısıyla şekilleniyor. Kandil için bu süreç, tünelden önceki son çıkış olabilir. Yeni Suriye ve Türkiye denklemi, PKK’nın geleceğini etkileyebilir.